Öğrenmeyi Öğrenme

ÖĞRENMEYİ ÖĞRENME

Aslında bu yazının başlığı, KAVRAMA olmalıydı. Ne yazık ki
ülkemizde öğrenmeyi öğrenme diye bir söylem var.  Öğrenme evleri de açılmış kimi illerimizde. İzmir'de açılmış olan bir öğrenme evini ziyaret ettim.12-13'er kişilik iki sınıf vardı o dönemde. Üniversite mezunu çok hevesli ve istekli iki bayan, bu sınıflara ders veriyordu. Öğrenciler çok mutluydu. Öğreniyorlardı ve okulda  başarılı oluyorlardı. Genç öğretmenler de çok mutluydular. Çünkü güle eğlene öğrencilerle bütünleşiyorlar ve gerçekten onlara bir şeyler öğretiyorlardı. Evet, öğrencilere bilgi öğretiyorlardı ama öğrenmeyi öğretmiyorlardı.

                                * * *

Öğrenme  öğretilir mi? Çocuk, öğrenme gereksinmesi ile doğar. Yeni doğan çocuk, kokusundan annesini tanır ve annesinin hangi kadın olduğunu bilir. Daha 8-10 günlükken iyi sesi, kötü sesi tanır ve öğrenir. Işığı, karanlığı tanır ve öğrenir. Çevreyi tanır ve öğrenir. Bu öğrendiklerini de hiç bir zaman unutmaz. Bu tür öğrenmeye KAVRAMA denilir.

                                  * * *

Öğrenilen bilgi unutulur ama kavranan bilgi unutulmaz. Çocuk 17-18 aylık olunca ilk sözcüklerini söylemeye başlar. Anne,  baba, su vb. gibi. İlk sözcükleri söylemeye başladığı dönemde çocuk büyük bir öğrenme açlığı içindedir. Çünkü o tarihe kadar yalnızca koku alma, görme, işitme ve dokunma organları ile  öğrene gelmiştir. O dönemde geniş bir öğrenme kanalı açılmıştır. Çocuk bilgi açlığını gidermek için sürekli bu kanala başvurur. Sürekli sorular sorar: Bu ne, şu ne, o ne? Anneee bu ne? Babaaa bu ne?

                                  * * *

İlk aylarda, çocukları konuştuğu için anne- babalar çok mutludurlar. Ama 3-5 ay sonra usanırlar çocuğun sorularından. Çocuğu susturmaya, paylama başlarlar. Su küçüğün söz büyüğün deyimi ile çocuğun sesini kesmeye çalışırlar. Kaldı ki bu deyimin zıddı uygulanmalıdır. Eve konuk geleceği zaman çocuğa konuşma hakkı tanınmaz.

Aslında çocuğun yaşı ilerledikçe, onun konuşma hakkını kısıtlama yerine, karşılıklı konuşma ortamına alıştırılması gerekir. Böylece çocuğun doğuştan getirdiği öğrenme açlığı süreklilik kazanır. Kendi kendine öğrenir ve başarı yolunu da kendisi yakalamış olur. Ancak evde olsun, okulda olsun çocuğun öğrenme yeteneği sürekli törpüleniyor. Gide gide çocuk öğrenme yeteneğini yitiriyor. Okula başladığı zaman da kitaplardaki bilgiler ile öğretmenin istediği bilgilerin öğrenmesi-ezberlenmesi istenir çocuktan. Çocuğun öğrenme gereksinmesi düşünülmüyor. Bir bakıma ata et, ite ot sunuluyor.

                              * * *

Çocuk, doğuştan getirdiği öğrenme yeteneğini, sağlıklı bir aile ortamında sürekli olarak yaşayabilmelidir. Bu durumda çocuk, okula başladığı zaman başarı yolunu yakalayacaktır elbet. Öğrenmeyi öğrenme söylemi yerine de kavramaya alışma deyimi kullanılmalıdır.

                               * * *

Bu konuda tamamlayıcı  bilgi edinmek istiyorsanız, bu sitedeki:

1.ÖĞRENCİLERDE BAŞARI VE BAŞARISIZLIK NEDENLERİ,

2. BİREYDEKİ DUYGUSAL AŞAMALAR başlıklı yazıları okuyun.

3.Sitedeki makaleler bölümünde, ÖĞRETMEN NASRETTİN HOCA başlıklı yazıyı okuyabilirsiniz.

4.Çocuklarınız için iyi bir eğitmen olmak istiyorsanız size en yakın kütüphaneye uğrayın. ÇOCUĞUNUZUN BAŞARISI ELİNİZDEDİR adındaki kitabı  alıp okuyun.

 

Saat
 
 

 
Bugün 11 ziyaretçi (17 klik) kişi burdaydı!
ysfgunduz.tr.gg
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol